Bu sitede (gerekli) teknik ve analitik çerezler kullanılmaktadır.
Göz atmaya devam ederek çerez kullanımını kabul etmiş olursunuz.

Giulia Gubellini’yle röportaj

Yazarlığa olan tutkunuz nasıl ve ne zaman başladı?
Kitaplarla başladı, tabii ki. Çocukluğumdan bu yana okumayı hep sevdim; ama her zaman yazmadım. Doğruyu söylemek gerekirse küçüklük hayalim bu değildi. Küçükken arkeolog olmak istemiştim, çünkü macera dolu bir iş olduğunu düşünüyordum. Yazmaya orta okul yıllarımda başladım ve lisenin sonunda, yazmayı hiç bırakmayacağımı anladım. Arkeolog olmak istememin nedeni ise, baş karakteri arkeolog olan bir kitaba hayran olmamdı. Bir çömlek ya da küçük bir kemik parçasından toz süpürerek zaman geçirme fikrinden ziyade kitabın kendisini seviyordum. Takip eden yıllarda, üniversitedeyken, yazarlığı bir meslek haline getirmeye karar verdim ve bu işe sahip olmanın yollarını aradım. Bu da, günün farklı saatlerinde yazmak ve haftada belli bir miktar kitap okumak anlamına geliyordu. Çünkü bu böyle öğrenilen bir zanaattır; yazarak, okuyarak ve aynı zamanda hayatı engellememeye ve daha sonraları da, içinize yerleşmiş olan tecrübeleri kağıtta en beklenmedik şekilde ortaya çıkarmaya çalışarak.
Açıkçası bu kadar erken yayımlanmayı beklemiyordum, 24 yaşındaydım.

Sizinkisi özel bir hikâye, çünkü kişisel yayıncılık yoluyla keşfedildiniz.
Evet, doğru, kesinlikle absürt bir hikâye. 2013 yılında bir bilim-kurgu hikayesi olan L’Orco Meccanico (Mekanik Canavar)’yu hem İtalyanca hem İngilizce olarak, ücretsiz indirilebilmesi için internete yükledim. Geri bildirimler olumluydu. Hikâye kendi kategorisinde Amazon sıralamasının zirvesine çıktı ve bir sabah uyandığımda posta kutusunda dikkatimi çeken bir posta ile karşılaştım. Bir yayınevi hikayemle ilgilendiğini belirtiyordu ve iletişim detaylarımı istemişti. Kime gönderildiği belirtilmemişti. Birisinin, hikayemi yayımlamak için para istediğini düşündüm. Bir gün sonra, İtalya’nın saygın yayınevlerinden biri olan Rizzoli pazartesi günü benimle röportaj yapmak istediğini söyledi. Tahmin edebileceğiniz gibi, ajandamı boşalttım. Böylece Under doğdu. Rizzoli yazma stilimden etkilenip benden bir teklifle gelmemi istediler. Elimde hazır olan bir taslak yoktu ve onlara bir fikir sundum. Sonra Under doğdu.

Bize biraz Under Ölüm Oyunu’ndan bahseder misin?
2025 yılında, ekonomik krizden kurtulamayan ve Geçici İktidar tarafından yönetilen bir İtalya’da bir grup genç, hayatlarını kurtarmak ve özgürlüklerini geri kazanmak için korkunç olaylarla karşılaşıyorlar. Kesinlikle normal bir genç olan kahramanımız Alice, bir sığınakta uyanır. Aç kalmamak ve diğerlerinin şiddetinden sıyrılmak için gücünü keşfediyor. Ama Under sadece Alice’nin hikayesi değil. Kendilerini aynı konumda bulan, çoğu suçlu veya isyankâr diğer 11 gencin de, onları hayatlarını kabusa çeviren gaddar gardiyanlar T ve F’nin de, Alice’nin kardeşi Sara’nın ve Alice’yi bulmakta Sara’ya yardım eden Simone’nin de hikayesi. Darbe sahneleri, belirsizlikler ve biraz da doğaüstü/paranormal olaylar var. Ancak size daha fazla bilgi vermeyeceğim, spoiler ile hikâyenin heyecanını bozmak istemiyorum.

Under Ölüm Oyunu’nu yazarken size ilham veren neydi?
Under, yıllarca bir dizi fikrin bir araya gelmesiyle ortaya çıktı. Her şeyden önce sığınağa kilitlenen çocukların hikayesini anlatmak ve okuyucuların onları yakından tanımasını sağlamak istiyordum. Arka plan, İtalyan ve uluslararası suç haberlerinden esinlenerek oluşturuldu. Aslında bilgisayarımda bütün korkunç ve ürpertici haberlerin ve olayların toplandığı bir klasör var, çünkü bunlar daha çok sorgulamamızı ve düşünmemizi sağlıyor. Mesela, köşeye sıkıştığın için bir insanı nasıl öldürebilirsin? Oluyor, hepimiz biliyoruz. Ama bu kadar ileriye gidebilmek için birini ne tetiklemiş olabilir? Under’deki karakterlerden biri, sıkıntıdan dolayı birisini öldürüyor. Ya da gençlik zorbalığı, çeteler… Oyuna giren iç dinamikler neler, bunlardan bahsetmek istiyorum. Bunun için bir numaralı ilham kaynağı, haber. Daha sonra kesinlikle King’in büyük bir hayranıymışım gibi hissedilebilir. King fiziksel ve psikolojik şiddetin yer aldığı basit bir kitap, gizli değildir, anlatılır. Ve sonra Orwell’den Battle Royale’e kadar olan distopya tarzının klasikleri. Sevdiğim bir kitap: Golding’in Sineklerin Efendisi kitabı ve sonra ruhumda Ma Jian’ın Pekin Comada gibi romanları vardı, ya da Adam Johnson’un Pulizer ödülünü kazandığı Yetimlerin Efendisi kitabı. Sonuç olarak okuduğumuz, duyduğumuz ve deneyimlediğimiz her şey bizimle yazılı olarak yeniden ortaya çıkar. Under’i okuduktan sonra bir arkadaşım kitapta kötü lakabı olan bir karaktere dikkat çekti ve bana bunun, bir keresinde bana anlattığı bir iş hikayesi hakkında olup olmadığını sordu. Çok şaşırmıştım. Sonra, bir zamanlar bir iş arkadaşına bu şekilde seslendiklerini anlattı. Hatırladım, doğru, ona anlatmıştım. Ama üzerinden yıllar geçtiği için unutmuşum ve yazarken tekrar ortaya çıkmıştı. Size bir tavsiye: bir yazara sakın sırrınızı söylemeyin.

Kitabınızda hangi karakteri daha çok seviyorsunuz, hangi karakter size acı veriyor?
Baş karakter Alice’yi yazmayı oldukça zordu, karmaşık, onu kırılgan ve güçlü yapan ruha sahipti ve çoğunlukla çelişkiliydi. Alice, kitabın en başından beri cesaretli biriydi, çünkü sevdiği insanları savunmaya çalışıyordu. Halbuki Geçici İktidar tarafından yönetilen İtalya’da büyümüş ve hep orada yaşamıştı. Bu onun normal haliydi. Örneğin; eğer okulda kuralları biraz da olsa ihlal ederseniz, ellerinizden kırbaçlanırsınız. Kitabın başında, -okul balosuna giderek, hoşlandığı kişiyle dans ederek- hala normal bir hayat sürmeye çalıştıkları zaman da gerçekte aslında korkunç zamanlardı. Henüz uygulanmamıştı. Sığınağa götürüldüklerinde ve kâbus gibi bir hayatı yaşamaya başladıklarında değişmek zorunda ve büyümek zorunda kalacaktı. Alice ismi, herkesçe çocuk kitabı olarak bilinen fakat hikâyenin sonunda Kırmızı Kraliçe’den gözyaşları içinde kaçmaya çalışan, Alis Harikalar Diyarı’ndaki Alis’ten geliyor. Sevdiğim bir diğer karakter de Alice’nin kız kardeşi Sara. Alice’yi hemen aramaya başlıyor, zorlu bir kız ve motosiklete biniyor vs. Sara’yı ve Simone’yi yazmak hoşuma gitmişti, çünkü sığınağın dışındaki hayatın, ülkenin Geçici İktidar tarafından nasıl değiştirildiğini göstermek istedim. Beni üzen bir karakterler konusunda, üzgünüm, Under’i okuyunca anlayacaksınız.

2025 çok uzak bir yıl değil. Neden bu yılı seçtin?
Çok uzak bir zamanda değil, çünkü Under ekonomik kriz ile doğdu. Sonrasında Mekanik Canavar ve onun devamı olan Sanal Bir Hayatın Parçaları ile, vücuda bile entegre olan akıl almaz teknolojiden uzak bir geleceği projelendirmek için İtalyan ve Avrupa kontekstinden ayrıldım… Under için daha normal bir ambiyans istedim. Bu ortam, teknolojinin bugünkü modele kıyasla biraz daha evrim geçirdiği, ancak giderek insanları kontrol amaçlı kullanıldığı. Bildiğim yerleri farklı bir şeye dönüştürmeyi her zaman sevmiştim. Mesela, şehrimden başlayarak bana nasıl değiştirdiğimi sorun. Öğrencileri okula götüren tipik bir sarı okul servisi Under’de nasıl değişir? Girişte askerler olur, öğrencilerin giriş çıkışlarda kullandığı kimlik kartları olur, pencerelerde parmaklık vardır. Ve o servis, her durduğunda yorgun bir hayvan gibi görünür, çünkü kimse bakımını yapmamıştır, kimse ne birbiriyle ne de nesnelerle ilgilenir.

İtalya’da romanınızdan uyarlanan bir internet dizisi ve film var. Yarattığın karakterleri filmde görmek nasıl bir histi?
İnternet dizisi birçok ödül aldı ve hikâye ile paralel bir hikâye olan romandan esinlendi. Senaryoya dahil edilmedim. Sürpriz oldu. Gianmarco Tognazzi’den Colangeli’ye Valentina Belle’ye olağanüstü bir İtalyan oyuncu kadrosu vardı. İnternet dizisindeki hikâye, kitaba göre kısaltılmıştı; (5-6 dakika süren) 10 bölümden oluşuyordu, bu yüzden gerilim ve kuşkuları yaratmak için romanın karmaşıklığını diziye dahil etmek mümkün değildi. Fakat sığınak iyi betimlenmişti. Sahnenin nasıl yapıldığını söylememem lazım ama set aslında iki katlı bir garajdı. Yakın dövüş sahnelerini çekmek için altta ızgaralı bir zemin vardı. En sevdiğim şeylerden biri. Karakterlere gelince, onları görmek çok tuhaftı, çünkü benim fikrim başkaydı ve bunu yapmaları da mümkün değildi. Oyuncular hayal ettiğimden farklıydı ve buna alışmak biraz zaman aldı. Kitap ve dizinin karışımı, transmedya hikayeciliği gerçekten özgün bir yapımdı. En azından İtalyan sinemasına yeni bir şey için atılmış bir adımdı.
Kitabınız Türkiye’de tercüme edildiğinde şaşırdınız mı?
Evet, aslında Under ilk romanım ve yurt dışına tercüme edildiği gerçeği benim için büyük bir sürpriz oldu, böyle sıcak bir karşılama beklemiyorum. Bugün burada olabilmek, Under hakkında ve genel olarak kitaplar hakkında sizlerle konuşabilmek, sonsuza dek benimle kalacak bir deneyimdir. Bu sebeple, bugün benimle burada oturup konuştuğunuz için sizlere teşekkür ederim.
Bu Türkiye’ye ilk gelişiniz midir? Türkiye’de hoşunuza giden şey nedir?
Şu an cevap vermek için çok erken, daha sonra az çok bir şeyler söyleyebileceğim. Evet, Türkiye’ye ilk defa geliyorum, Ankara’yı gezmeye çok fazla vaktim olmayacak çünkü cuma günü (dün) geldim, Cumartesi bugün fuarda sizlerleyim ve Pazartesi ayrılacağım. Ama bana göstermiş olduğunuz hoş karşılama içimi ısıtıyor. Bir dahaki sefere gelebilmeyi ve kültürünüzü keşfetmeyi umuyorum.
Türk Halkına hangi İtalyanca kitabı tavsiye etmek istersiniz?
O kadar çok var ki! arkadaşım Leonardo Patrignani’nin zaten harika olduğunu söylüyorlar. Türüne göre sana tavsiyede bulunabilirim, ama gecenin sonuna kadar burada kalırız. Bazı mükemmel suç yazarları var, Lucarelli, Camilleri… ya da gençler için Morinsotto ya da Cicolani… Bilim kurgu olarak, Tonani, la Valentini, Francesco Verso… ciddiyim, çok fazla var!

Çağınızın gençliğine nasıl tavsiyelerde bulunmayı düşünürsünüz?
Dünya hakkında her zaman eleştirel düşünmeye çalışmalarını tavsiye ederim. Kendi hayallerini gerçekleştirmenin iki temel unsuru vardır: birincisi, çalışmak, karşılaşacağınız bazı başarısızlıklara rağmen durdurmaksızın ve yorulmaksızın çalışmak – çünkü ilk darbede kimse ortalıkta olmayacak. İkincisi ise, bir tutam şanstır. Ama sadece şans olduğunu söyleyen varsa bu saçmalıktır. Çünkü durmaksızın çalışmak, şansızını katlar. Size bir örnek vereyim: İnternette gezinen bir Rizzoli yayıncısının hikayemde olması benim şansımdı elbette; ama bu şans, hikaye, sıralamaların en üstünde olduğu için beni buldu ve hikaye iyi yazılmıştı çünkü iyi yazılması için aylarca yorulmaksızın çalışmıştım. Bu yüzden çok çalışın ve biraz da şansla bunu başarabilirsiniz, ancak mutlu olmaya da ihtiyacınız var tabii, mutlu olmaya çalışın.

Link:
WEB: http://giuliagubellini.it/
WEB (Eng): http://giuliagubellini.com/
L’Orco Meccanico: http://giuliagubellini.it/orco-meccanico-ebook-cyberpunk/
The Mechanical Ogre: http://giuliagubellini.com/the-mechanical-ogre/
Frammenti: http://giuliagubellini.it/frammenti-vita-virtuale-ebook-cyberpunk/
Facebook: https://www.facebook.com/GubelliniGiulia/
Instagram: https://www.instagram.com/giuliagubel/
Under (ed. italiana): http://www.rizzoli.eu/libri/under/
Under (ed. turca): http://www.kitapsaati.com.tr/?product=under-olum-oyunu